Medyada Biz

Hakkımızda Çıkan Haberler..

________________________________________________________

Mehmet Konuk: Orda Bir Yer Var; Uzakta Değil, Koşuyolunda…

Çook eskilerden demeyeceğim çünkü halen de devam eden bir gelenektir; kış mevsimlerinde neredeyse her akşam ya da yazın iş yoğunluğunun az olduğu günlerin akşamında köy halkı toplanır kimi zaman koca koca hareketlerle bir şeyler anlatır ve gülerler kimi zaman da buldukları seyirlik oyunlarla eğlenirler. Ar ara da köyün eğitim görmüş kişileri veya büyükleri belli konularda sohbetler düzenler. Benim gibi köy yaşamında veya şehirlerin daha kırsal yerlerinde yaşayan insanlar bu gelenekleri ve ritüelleri çok iyi bilirler. Sadece geleneklerin kendisini değil bu geleneklerin samimiyetini ve hazzını da bilirler. Kökeni buralardan gelen, sanatsal ve bilimsel manada daha ileri düzeyde olan insanların belli alanlarda eğitim verdikleri bu düzeni, şehir yaşamında da devam ettirmek isteyenler bir dönem halkevleri bünyesinde çalışmalar yaptılar. Halkevlerinin ilk dönemi ne yazık ki 1952 yılında sona erdi. Daha sonra 1960’lı yılların başında başlayan direniş sayesinde 1963’te halkevlerinin yeniden açılması ile ikinci halkevleri dönemi başladı. Lâkin halkevleri, ülkemizin belası ve kanayan yarası haline gelmiş olan bir darbe sonrasında tamamıyla kapatıldı. Bunu kabul etmeyen resmi ağızlar, “daha modern ve normatif hale getirildi ve halk eğitim merkezleri halinde devam ediliyor” diyorlar ancak hiçbir şey tabi ki halkın kendi dinamikleri ile oluşturulmuş haline asla benzemeyecekti.


Geçen akşam bir mail geldi bana; “Koşuyolu Mahalle Evinde İstanbul Kumpanyasının "Aşk, İhanet, Yalnızlık vesaire" oyununda sizi de aramızda görmek isteriz” diye. Koşuyolu’nda oturan biri olarak Mahalle Evini görürdüm, hatta defalarca önünden geçmişimdir, bir keresinde ufak bir konsere de gittim ancak pek de alakadar olmamıştım. O akşam vaktim uygun olduğu için yerimi ayırttım ve oyuna gittim. Oyundan edindiğim izlenimleri aktaracağım ancak öncesinde Mahalle Evinden ötürü bende oluşan farkındalığı aktarmak isterim. Yukarda Halkevlerinden söz ettim ya; işte tam da o bilinçle oluşturulmuş bir birim olduğunu gördüm. Halen samimiyetlerini koruyan, kendilerine ve mahallelerine bir şeyler katmak için çırpınan insanlar gördüm. Mahalle sakinleri genciyle yaşlısıyla Mahalle Evinin bahçesinde oturup, yiyip içiyorlar, sonra hep beraber kalkıp etkinliklere dâhil oluyorlar. Burada, belli alanlarda kurslar, eğitimler açılıyor, söyleşilere ve konferanslara alanlarında uzman kişiler getirtiliyor, oyunlar oynanıyor, tiyatro grubu kuruluyor, kısa film ve sinema gösterimleri yapılıyor. Ve bu faaliyetlerin hepsi ücretsiz. Etkinlikleri yapanlar da herhangi bir ücret talep etmiyor. Yani Koşuyolu için mükemmel bir durum. Ve o akşam, bir Koşuyolu mahallesi sakini olarak, oraya naçizane elimden ne gelirse ben de destek olmalıyım dedim. Mahalle Evinin başında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları sanatçılarından Binnur - Tarık Şerbetçioğlu çifti bulunuyor. Aslında yaptıkları bir başkanlık değil ciddi manada genel sekreterlik yapıyorlar. Onlar da tamamen gönüllü, çünkü onlar da Koşuyolulu. Kendilerini de, oraya gönül veren diğer destekçileri de tebrik etmek istiyorum.


Gelelim oyuna;


Mahalle evinde sahnelenecek bir oyun olduğu için, sıradan ve küçük çaplı bir oyun izleyeceğimi düşündüm. Yanıldım. İyi ki yanılttılar beni. Ve bu yanılmadan son derece memnun ayrıldım. Çünkü çok başarılı bir oyun izledim.


Zeynep Kaçar’ın yazdığı “Aşk, İhanet, Yalnızlık vesaire” oyunu, sanatı bayağı bir şekilde icra eden, şöhret olmak ve para kazanmak için her yolu mubah sayan birinin bet sesiyle başlıyor. O gün, magazinel dergilerden birinden bir muhabir gelecek ve röportaj yapacaktır kendisiyle. Derken röportajı yapacak kişi gelir. Konservatuarda oyunculuk bölümünden mezun olmuş, istediği gibi bir iş bulamadığı için mecburen yaşamını palyaçoluk yaparak kazanan bu kişi aynı zamanda ek gelir olsun diye dergi adına röportajlara da çıkıyor. Bet sesli şarkıcımız ise akademik olarak herhangi bir ihtisas alanından mezun olmamasına rağmen, ses sanatçılığı yapıyor, dizilerde filmlerde oyunculuk yapıyor, sunuculuk için teklifler alıyor ve daha bir sürü şey için talep görüyor. Hali pür melalimiz yani. Röportaj devam ederken, muhabir, sanatçının aslında göründüğü gibi umarsız, gamsız biri olmadığını idrak edip onun içlerinde bir yerlere dokunuyor. Aşk sancısı, ihanet acısı, yalnızlık korkusu, aile kaygısı vs. Röportajın sonunda ise şarkıcı kadın, o güne dek içinde bulunduğu çıkmazın ya da riyakârlığın farkına varıp isyan ediyor. Fakat muhabir röportaj alanını terk ettikten sonra şarkıcımız yine eski hamam eski tas haline dönecektir. Çünkü kendisine biçilen ya da kendisine biçtiği rol odur.


Zeynep Kaçar; az önce de belirttiğim gibi oyunun yazarı. Kaçar’ın oyunları asırlar boyu oynanabilecek oyunlardır. Dönemsel yazmıyor, günü birlik tüketmiyor kalemini ve aklını. Psikolojik ögeleri içinde barındıran ve her dönem yaşanması muhtemel olan olayları yazıyor. Böyle yaptığı içinde uzun yıllar oynanabilecek oyunlar üretmiş oluyor. Bu oyunda da temel duygularımızdan unsurlar görebiliyoruz. Hepimizin hayatında mutlaka yalnızlıklar, aşk olayları, kandırılma, aldatılma, tercih edilme durumları olmuştur. En azından bunlara şahit olmuşuzdur. Oyunda bu duygular başarıyla işlenmiş. Ara ara bu duyguların en üst seviyede yaşandığı tarihsel ve efsanevi olaylara dönüşlerle duyguları daha kuvvetli şekilde açığa çıkarmış. Bunların ne olduğunu yazmayacağım, çünkü oyunun asıl büyüsünün kaçmasını istemiyorum. Zeynep Kaçar, yazdığı oyunla okurunu ya da izleyenini ciddi sorgulamalara itiyor.


Tarık Şerbetçioğlu; mahalle evinin başında bulunmasının ötesinde İstanbul Kumpanyası isminde yeni bir tiyatro grubu kurdu. Ve bu grubun ilk oyunlarından biri olan “Aşk, İhanet, Yalnızlık vesaire” yi mahalle evinde de sahneliyor. Kendisini büyük prodüksiyonları, kalabalık kadrolu, eğlenceli oyunları sahneleyen biri olarak bilirdim. Daha geleneksel motiflerle iş yapacağını düşünürdüm hep. Şehir Tiyatrolarındaki işlerini göz önünde bulundurarak bu kanaate varmıştım. Ancak bu oyundaki rejisiyle kendisi hakkındaki fikrimi bir yerden alıp başka bir yere oturttu. İmkânlarını o kadar iyi kullanmış ki, minimal düzeyde bir dekorla, kostümle ve aksesuarla başarılı bir iş çıkarmış. Bu tercihi, oyunu daha net görmemizi sağlıyor. Ayrıca yazarın metindeki hiçbir duygusunu bir diğer duyguya nazaran daha aşağıda bırakmamış. Hepsini ayrı bir oyun niteliğinde işlemiş. Sağlam bir kurgu mantığı güttüğü için, metnin analizini oyunun başından sonuna kadar gayet net bir şekilde ortaya koymamızı sağlıyor.


Tuğçe Soncu - Sinem Burcu Kalaycı; oyunun seyirciyi kendilerine hayran bıraktıran oyuncuları. Aralarında müthiş bir uyum vardı. Çok sakin ve kendilerinden emin oyunculukları birçok oyuncuya taş çıkartacak nitelikteydi. Oyun içinde farklı kostümlerle bir sürü role girip çıkıyorlar. Ki hepsi birbirinden kopuk ve alakasız roller. Ancak rol değişimlerini en ufak şekilde hissettirmediler bize. Anında rollerine bürünebildiler. O küçücük salonda seslerini çok iyi ayarlamaları ve seyirciyi rahatsız etmemeleri gerekirdi. Bunu da başardılar. İç aksiyonlarının yüksek olması sebebiyle, bizler izlerken her duyguyu derinden hissettik. Seyirciler her ikisine de hayran kalarak salonu terk ettiler. Zaten o küçücük salonda alkışlar dinmek bilmedi. Alkışlar karşısındaki o mahcup edaları çok sevimliydi. Tam bir tiyatrocu adabı vardı her ikisinde de. Umarım bu düsturlarını devam ettirirler.


Tarık Şerbetçioğlu’nun hem bir tiyatro sevdalısı olarak hem de bir Koşuyolu sakini olarak kutlamak istiyorum. Enerjisi hep diri kalsın ki bizler de onun zekâsından ve çabasından daha çok faydalanabilelim. Yolunuz açık olsun İstanbul Kumpanyası. Yeni oluşumunuzla tiyatro dünyasına hoş geldiniz.
Tiyatrodergisi.com.tr 01.04.2012

________________________________________________________




Habertürk Gazetesi, İstanbul - Ana Sayfa 10.06.2011

________________________________________________________


Koşuyolu’nda sahne tozuna bulanmış hayatlar

Koşuyolu Mahalleevi’nde drama dersleriyle başlayan tiyatro macerası, 4 yıldır adını mahallenin posta kodundan alan grup Tiyatro 34718 ile devam ediyor. Her yıl gruba eklenen yeni isimlerle büyüyen Tiyatro Koşuyolu, mahalleli için aynı zamanda bir terapi merkezi!

2007 yılında Kadıköy Belediyesi’nin Koşuyolu Caddesi üzerindeki köhne bir binayı restore ederek açtığı Mahalleevi, tüm hikâyenin de başlangıcı aslında. Ama bu, her yıl gelen gidenin değiştiği, giderek kimsenin uğramaz olduğu, sadece görüntü olarak varlığını gösteren bir binayı anlatan bildiğimiz hatta artık alışkın olduğumuz hikâyelerden değil. Bu hikâye başarıyla ve mutlulukla devam ediyor, bir sonu da olmayacak gibi görünüyor.
Altı yıl önce Koşuyolu’na taşınan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları oyuncuları Tarık ve Binnur Şerbetçioğlu, başta ne olacağını bilmedikleri için ümitsiz oldukları binaya mahalleevi tabelası asılınca kendilerine de çok iş düştüğünü anlamışlar ve kurulduğu günden beri burada tiyatro dersleri veriyorlar. Başta sadece çocuklara ders verirken ailelerinin de en az çocukları kadar heyecanlı olduklarını görmüşler ve yetişkin sınıfı açmaya karar vermişler. Her yaştan, her kesimden insanın ücretsiz olarak katılabildiği bu dersler bir süre sonra tiyatro grubuna çevrilmeye başlamış. Binnur Şerbetçioğlu’nun Halkevleri’ne benzettiği bu mekândaki dersler mahallelinin de ortak tutkusu olmuş. Şu ana kadar üç oyun sahneleyen grup bir de tiyatro oyunu yazmış. Üstelik artık bu oyunlarını izleyiciye ulaştırabilmek için sahne sahne dolaşmalarına da gerek yok çünkü geçtiğimiz aylarda, çalışma yaptıkları büyük salonu bir tiyatro sahnesine dönüştürdüler. Artık onları çok uzaklardan bile izlemeye geliyorlar.
Röportaj için gittiğimizde “Kuyruklu Yıldız Altında İzdivaç” oyununun provalarına rastladığımız yaklaşık 40 kişilik grubun yaşlısı genci, erkeği kadını hep birlikte çalışırken eğlencenin doruklarında bir gün geçirdiklerine tanık olduk ve neden buraya “terapi merkezi” dediklerini anladık.
İstanbul’da mahalleli olma kavramının içi tamamen boşalırken, bunun tadını tekrar yaşatan Tiyatro 34718’i, tam bir Koşuyolu tutkunu olan tiyatro sanatçısı Binnur Şerbetçioğlu’na sorduk.
-Tiyatro Koşuyolu nasıl kuruldu? Mahalleevi ile yolunuz nasıl kesişti?
Altı yıl önce Koşuyolu’na yerleşmek amacıyla geldik. Koşuyolu çevresini, Validebağı kısacası buraları çok sevdik. Havasını, suyunu insanını… Çok sıcak insanlar yaşıyor bu bölgede. Sonra bu park ilgimizi çekti. Parkın içinde köhne bir yapı vardı. Belediye’nin burayı aldığını duyduk ama yine de kaygılıydık. Yine bir restoran ya da mağaza olacak diye düşündük. Biz böyle düşünürken binanın restorasyonu tamamlandı, yanındaki park düzenlendi ve binanın kapısına da “Mahalleevi” tabelası asıldı. Bu, Tarık’la beni müthiş heyecanlandırdı. Mahalleevi bize eski Halkevleri’ni çağrıştırdı. Böyle olunca da biz de dedik ki “Burada biz de tiyatro yapmalıyız”. Buraya gönüllü olduğumuzu söyledik. O zaman, çoluğunu çocuğunu alıp tiyatro aşkıyla gelen bir sürü insan gördük. İlk olarak çocuklarla başlamıştık eğitimlere. Sonra, bu heyecanlı insanlara “sadece çocuklar için değil sizler için de tiyatro yapmak istiyoruz” dedik. Ve böylece Tiyatro Koşuyolu’nun ilk adımını atmış olduk. Şu an dördüncü yılımızın içindeyiz. Mahallede yaşayan her meslekten insan var aramızda. Çok azimliler, çok çalışkanlar.
-Kaç kişiden oluşuyor ekip?
Şu an sayımız 40’ın üzerinde. Son iki yıldır sınavla alıyoruz çünkü her yıl sayı artıyor. Herkes şevkle, mutlulukla bu grubun içerisinde yer alıyor. Her yıl 10 kişi katsak da içten güçleniyoruz, bunun farkındayız. Bu sezon özellikle kendi çabalarımızla burayı bir sahneye dönüştürdük.
-Belediye’nin bir katkısı oldu mu?
Arkadaşlarımızın girişimiyle oldu. Sağolsun Kadıköy Belediyesi de katkı sundu. Klimalarımızı aldı, ışık ve ses sistemini yaptı. Ama öncelikle Tiyatro Koşuyolu’nu oluşturanlar kendi aralarında para toplayarak bu çalışma odamızı sahneye dönüştürdüler.
-Bu sahnede oyun oynadınız mı?
Bütün oyunlarımızı bu sezon bu sahnemizde izleyiciyle buluşturduk. Hatta dışarıdan gelen tiyatro topluluklarına da açtık sahnemizi. Film gösterilerimiz oluyor. Ve en güzeli de mahalleli artık burada yapılan etkinliklerden haberdar ve çok yoğun ilgi gösteriyorlar. Bu salon doluyor hatta taşıyor. 34718’in bir sahnesi de var, yani yuvamız da oldu. Burada söyleşiler, şiir dinletileri, kareoke gecesi de oluyor. Herkes kendi çevresini çağırıyor. Dolayısıyla mahalleli kavramını da bu sayede yeniden yaşamaya başladık. Geçen yıllarda buranın 24 saat çalışmasıydı hedefimiz. Şimdi bu hedefi yavaş yavaş hayata geçirmeye başladık. Artık geceleri de insanlar buraya geliyor, etkinliklere katılıyor. Hatta bahçeyi yazlık sinemaya dönüştürmek gibi bir projemiz var. Ufak hedefler koyup adım adım ilerliyoruz.
-Grubun adı da ilginç; 34718. İsim olarak posta kodunu almak nereden geldi aklınıza?
Bir tiyatro topluluğu olarak hareket etmeye başladıktan sonra bize bir isim gerekiyordu. İsmimiz ne olacak diye uzunca bir süre düşündük. Önerileri topladık. Bu öneri çok hoşumuza gitti. 34 İstanbul’u 718 Koşuyolu’nu temsil ediyordu. Koşuyolu Mahallesi’nin bir tiyatro grubu olduğumuz için de bu isim çok hoşumuza gitti ve hemen sahiplendik.
-Oyunlarınızı başka sahnelerde de oynuyor musunuz?
Dış Sesler, Kadın Oyunları, Gelin isimli üç oyun çıkardık. Bütün bunları başka sahnelerde oynadık tabii ki. Hüseyin Avni Sözen Lisesi’nde her yıl oyunlarımızı sergiliyoruz. Geçen yılki oyunumuzla bütün huzurevlerini dolaştık. Bu yıl da sahnemiz olunca, huzurevlerini buraya davet ettik. Bu yıl Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın o çok sevilen eseri “Kuyruklu Yıldız Altında İzdivaç” yoğun bir çalışma sonucu sahneye koyduk. Oyunumuz ilk kez Kozyatağı Kültür Merkezi’nde sahnelendi. 13 Haziran Pazartesi günü saat 20.30’da oyunumuzu bu sefer yine Kadıköy Belediyesi’nin bize açtığı Caddebostan Kültür Merkezi’nde sahneleyeceğiz.
-İleriye yönük olarak başka projeleriniz var mı?Tiyatro 34718 olarak bir dergi çıkarma projemiz var. Yaptıklarımızın bir belgesi olarak yılda bir böyle bir dergi çıkarmak niyetindeyiz.

“SANATIN ÜREDİĞİ BİR YER KOŞUYOLU”
-Binnur Şerbetçioğlu olarak Koşuyolu ile nasıl bir bağ kurduğunuzu anlatır mısınız? Bu mahalle sizin için ne ifade ediyor?
Altı yıl önce Koşuyolu’na geldiğim zaman, burada yaşamanın bambaşka bir keyif olduğunu anladım. Kurtarılmış yeşil bölgelerden biri. Yapılaşma da çok fazla ve bunun üzüntüsünü duyuyoruz. Keşke eski güzel naifliğiyle kalsaydı. Koşuyolu Caddesi dediğimiz ana yol bir 10 yıl önce tadından yenmez bir haldeydi. Hiçbir şekilde yeşil alanların bozulmasını istemiyorum. Koşuyolu Kalp Hastanesi taşındı biliyorsunuz. O binanın ve bulunduğu bahçenin Kültür Evi olmasını diliyorum. Belki de bir konservatuvar olabilir. Ankara Devlet Konservatuvarı, Adliye Binası’na dönüştürüldüğünde çok büyük üzüntü duymuştuk. Hâlâ içimizde bir yaradır. Yani bazı yerlerin binası yetiştirir, çok özeldir. Böyle büyük bir yapı böyle geniş bir alan kesinlikle sanatseverlerle buluşmalı. Sanatın ürediği, üreyebileceği bir yer olarak görüyorum Koşuyolu’nu.
-Nerelerinde vakit geçirmeyi seversiniz en çok? 
Parklarında! Parkları, korusu beni çok mutlu ediyor. Daha temiz daha yeşil olmasını isterim tabi. Trafiğinin de düzenlenmesi gerekiyor.

“BÖYLE BİR ŞEYİN HAYALİNİ BİLE KURAMAZDIM”
Prova biter bitmez, Tiyatro Koşuyolu’na can veren grupla sohbete başlıyoruz. Aralarında emekliler de var, öğrenciler, ev hanımları ya da çalışanlar… Kimi arkadaşının ısrarıyla, kimi önceki yıl sahnelenen oyuna hayran kalarak, kimi de afişlerde görüp gelmiş. Ama hepsinin ortak noktası hocaları Şerbetçioğlu çiftinin, hayallerini gerçekleştirdiği ve grubun bir terapi merkezi olduğu.
-Ali Gülgenli (Kimya Öğretmeni): Kuzenim beni zorla getirdi buraya (gülüyor). İyi ki de getirdi. Dört yıldır bu tiyatro grubundayım ama yine de kendimi yeni katılmış gibi hissediyorum.
-Cantay Çalışkan (Çalışmıyor): Ben henüz üç ay önce başladım ve burada olmaktan çok hoşnutum.
-Aysel Hoşgit (Emekli): Binanın önünden geçerken bir ilan gördüm, tiyatroyu çok sevdiğim için hemen ilgimi çekti. Elemeyi geçtim ve geçen yıldan beri de bu tiyatro grubunun içindeyim. Sahneye bile çıktım. Hayallerimi gerçekleştirdim.
-Ferdi Kasapbaşı (Ticaretle uğraşıyor): Ben de bu yıl girdim bu topluluğun içerisine. Ocak ayında soğuk bir kış günü girdim bu sıcak ortama. Geçen yılki oyunlarını izlemiştim. Ben zorla gelmedim, tamamen kendi isteğimle geldim (gülüyorlar).
-Yasemin Ergün (Ev hanımı): 3 sezondur bu ekibin içerisindeyim. Tiyatro benim için bir hayaldi, Binnur ve Tarık hocalarımız benim bu hayalimi gerçekleştiriyorlar. Burası sadece bir tiyatro değil aynı zamanda bir terapi merkezi. Çok keyif alıyorum.
-Faruk Öğünç (Psikolog ): Devletten emekli olduktan sonra Mahalleevi’nde gönüllü olarak çalışmaya başladım. Tiyatro grubu erkek sıkıntısı çekince bana da “oynar mısın?” dediler (gülüyorlar). Önce gözüm baya korktu. Ama arkadaşların sıcaklığını, birlikteliğini görünce sahneye çıkıp oyun bile oynadım. Bu sayede mahalleli olduk!
-Sevil Aktepe (Emekli): Benim üçüncü yılım. İlk olarak İngilizce kursuna gelmiştim ama tiyatro olduğunu da öğrenince ikisine birlikte başladım. İyi ki de başlamışım. Aslında iyi bir tiyatro izleyicisiyim ama böyle bir emeğin verilebildiğini hiçbir zaman düşünememişim. Hocalarımızın bu dersleri gönüllü olarak veriyor olması da gerçekten çok kıymetli bir şey.
-Zeynep Calkı (Öğrenci): Marmara Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisiyim. Grupta ilk yılım. Seçmelerden mahallemize asılan afişler aracılığıyla haberim oldu. Seçmelere katıldım ve kazandım. Aslında hiç umutlu değildim çünkü daha önce bir tiyatro tecrübem yoktu ama içimdeki cevheri çıkardılar diyebilirim. Hiçbir zaman grupta yeni olduğumu hissettirmediler. Çok kalabalık bir ekip olmamıza rağmen inanılmaz bir uyum var aramızda. Dersler dışında birlikte tiyatro izlemeye de gidiyoruz, farklı etkinlikler de yapıyoruz. Yani biz burada tekrar mahalleli ruhunu kazandık.
-Melek Karabiber (Öğrenci): İki ay önce seçmelere katıldım, kazandım. Zaten oyunculukla ilgileniyordum. Tiyatro benim her şeyim, çok seviyorum. Açıköğretim’de okuyorum ancak profesyonel olarak tiyatro yapmak istiyorum.
-Hilal Ahıskalı (Ev Hanımı): Dört senedir buradayım. Burası benim için bir terapi merkezi. Psikologa gitmiyorum, buraya geliyorum. Hocalarımıza minnettarız, gönül işi yapıyorlar, bize çok emek veriyorlar. Onlara çok teşekkür ediyorum.
-Sezgin Gerede (Emekli): Dört yıldır buradayım, ilk oyunla birlikte ben de oyuncular arasında çalışmalara başladım. Hocalarımızla birlikte geçen yıl bir oyun bile yazdık. Çok zevk alarak, çok keyifle yapıyoruz çalışmaları. En güzeli de sahnede oyunu çıkarmak ve en sondaki selamlama sahnesi.
Semra ÇELEBİ

Gazete Kadıköy 10-16.06.2011

________________________________________________________

Kadıköy’e Butik Tiyatro Salonu
Kadıköy Belediyesi’ne bağlı olarak 2007’de faaliyete geçen Koşuyolu Mahalle Evi’nde, Tiyatro 34718 (Koşuyolu) Salonu açıldı.
Belediye Başkanı Selami Öztürk ve tiyatronun duayenlerinden Toron Karacaoğlu da açılışa katıldı. Açılış kurdelesini kesen Öztürk, gönüllülere ‘Kadıköy Belediyesi Gönüllüleri’ rozetlerini sundu. Bu küçük tiyatro salonu, başta tiyatro olmak üzere sanatın pek çok dalında gerçekleştirdiği etkinliklerle ve değerli sanatçı konuklarıyla mahallenin kültür merkezi konumunda. Bu yeni oluşumda, çoğunluğunu mahalleli ev hanımlarının oluşturduğu gönüllü grubun payı ise büyük. Yeni katılan gönüllülerle üye sayısı 46’yı bulan Tiyatro 34718 (Koşuyolu) grubu, mahalle ruhunu yeniden canlandırmak ve mahalleyi sanatla buluşturmak için gerekli hiçbir fedakarlıktan kaçınmamış. Öztürk “Burası butik bir tiyatro salonu haline gelmiş” dedi.
Star Gazetesi 09.02.2011

________________________________________________________


Verilen Emeğe Değdi


Tiyatro34718(Koşuyolu) Salonu, Kadıköy Belediye Başkanı Av. Selami Öztürk ve Tiyatronun Duayenlerinden Toron Karacaoğlu'nun Katılımlarıyla Açıldı.

Aralarında Koşuyolu Mahalle Evi tiyatrosu-Tiyatro34718(Koşuyolu)'in kurucularından İbb Şehir Tiyatroları sanatçıları Binnur ve Tarık Şerbetçioğlu çiftinin de yer aldığı Kadıköy Belediyesi Gönüllüleri, Yönetim Kurulu üyeleri, Kadıköy Belediyesi Gönüllü Evi, Koşuyolu Mahalle Evi gönüllüleri ve mahallelinin katıldığı geceye ilgi yoğundu. 

Kadıköy Belediyesi'ne bağlı olarak 2007 yılında faaliyete geçen Koşuyolu Mahalle Evi'nde, tiyatro dersleri ve çeşitli kurslarla başlayan çalışmalar, bugün bir kültür hareketine dönüşmüş durumda. 

Koşuyolu Mahalle Evi, Tiyatro34718(Koşuyolu) adını taşıyan kendi tiyatrosuyla, küçük tiyatro salonuyla, başta tiyatro olmak üzere sanatın pek çok dalında gerçekleştirdiği etkinliklerle ve değerli sanatçı konuklarıyla mahallenin kültür merkezi konumunda. Bu yeni oluşumda, çoğunluğunu mahalleli ev hanımlarının oluşturduğu gönüllü grubun payı büyük. Yeni katılan gönüllülerle üye sayısı 46' yı bulan Tiyatro34718(Koşuyolu) grubu, mahalle ruhunu yeniden canlandırmak ve mahalleyi sanatla buluşturmak için gerekli hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyor. Farklı ve renkli projeler bir bir hayata geçiriliyor. 

Mahalle Evi'nde tiyatro Oyunlarının oynanacağı, seminerlerin, konserlerin verileceği, gösterilerin düzenleneceği ve mahallelinin ünlü konuklarla bir araya getirileceği bir salon kurma fikri de, grubu heyecanlandıran projelerden biri. Ekim ayında devreye sokulan değişim programı içinde ilk sırayı alan proje, imece usulü bir çalışmayla hayata geçerek; perdesi, ışık düzeni ve ses odasıyla, gönüllülük ruhunun bir eseri olarak şimdi karşımızda duruyor. 

Mahalle Evi'ndeki tüm bu çalışmaları ve gelişimi yakından takip eden Kadıköy Belediyesi, açılış gecesinde de desteğini gönüllülerden esirgemedi. Açılış kurdelesini kesen Selami Öztürk, daha sonra gönüllülere 'Kadıköy Belediyesi Gönüllüleri' rozetlerini sundu. 

Öztürk, 'Burayı adeta butik bir tiyatro salonu haline getirmişler.' diyerek Şerbetçioğlu çiftine teşekkür etti. Koşuyolu Mahalle Evi'nin yapılış amacının, burayı mahallelinin kullanması olduğunu belirten Öztürk, 'Mahalleli kendi kendine eksikleri, gedikleri tamamlıyor ve kendisi kullanıyor. Görüyorum ki, amaca ulaşılmış burada.' dedi ve 'Bu binayı satın alırken verilen kararın ne kadar doğru olduğunu görebiliyorum.' diyerek övgülerini noktaladı. 

Gecenin devamında şiir vardı. Toron Karacaoğlu, tören sonrası kendi sesinden okuduğu şiirleriyle geceye renk kattı ve geçmişten bugüne uzanan dizeleriyle sevenlerini şiire doyurdu.
Haberler.com 08.02.2011

________________________________________________________


Tiyatro Koşulan Bir Devrimdir Koşuyolu'nda… Yurdagül Yurtseven 

Her zaman amatör tiyatrocuların yanındayım. Tiyatro mahallelerde oynanmalı… Ben mahalleleri varoş, elit, sosyete, zengin, fakir diye ayırmam hepsi aynıdır benim için... Ve benim için önemli olan tiyatronun her yerde oynanabilmesi… Sitelerde, gecekonduların bahçelerinde… Sitelerde, bazı köy derneklerinde, kurumlarda futbol turnuvaları düzenleniyor… Neden tiyatro oyunları sergilenmesin? 

“İmkânsız” kelimesi bana göre realistlerin sevmediği, tembelliğin, üşengeçliğin türettiği bir kelimedir. Gerçekçi olduğunuz zaman, imkânsız olan gerçekleşir sonunda… Geçen günlerde güzel bir mail aldım içinde “imkânsızın nasıl gerçeğe dönüştüğünü…”anlatıyordu.

Aynı şekilde sizinle paylaşmaktan onur duyarım.

“Mahalleli hem yazdı, hem de oynadı…

Koşuyolu Mahallesinin sakinleri arasından 30 kadın ve 4 erkek, kendi yazdıkları “Gelin” isimli tiyatro oyununu Halk Eğitim Merkezi’nde sergilediler.

Aralarında dedelerin, ninelerin bulunduğu ve çoğunluğunu ev kadınlarının oluşturduğu Koşuyolu Mahallesinin sakinleri belki de dünyada eşine benzerine rastlanmayacak bir çalışmaya imza attı. Kadıköy Mahalle Evi’nde buluşarak bir tiyatro grubu kuran mahalle sakinleri 3 yıl önce başladıkları birlikteliğin zirvesini kendi yazdıkları “Gelin” isimli oyunla yaşadılar. Koşuyolu Mahallesi sakinleri arasında bulunan profesyonel tiyatro sanatçıları Binnur ve Tarık Şerbetçioğlu önderliğinde kurslara başlayan mahalleli, iki yıl içinde başka yazarların iki ayrı oyununu sergilediler. 2010 yılında kendi yazacakları oyunu sergilemek isteyen mahalle sakinleri “Gelin” isimli 2 perdelik tiyatro oyunu için Ocak ayından itibaren çalışmalara başladılar. Her Çarşamba Kadıköy Belediyesi’nin Koşuyolu’ndaki Mahalle Evi’nde toplanan mahalleli, tam gün burada çalışarak hem oyununu yazdılar, hem de yazdıkları oyunun provasını yaparak hazırlandılar.

Oyunun tüm hazırlıklarının tamamlanmasından sonra Koşuyolu Mahallesi’nde “Gelin” isimli tiyatro oyunu için ücretsiz davetiye dağıtan tiyatro grubu, Halk Eğitim Merkezi’nde sergiledikleri tiyatro oyununun salonunu da hınca hınç doldurdular. 

Tiyatro grubu artık Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Koşuyolu Mahalle Evi’nde oluşturulan mini sahnede önümüzdeki sezondan itibaren küçük oyunlar yazıp oynamayı hedefliyorlar…”

Tiyatro koşulan bir devrimdir Koşuyolu’nda…

Alkışlarımla, 
Yurdagül Yurtseven
Tiyatrodunyasi.com 07.07.2010


________________________________________________________


''GELİN'' Görücüye Çıktı Tam Not Aldı / GELİN



Sanatkedisi.com 17.06.2010

________________________________________________________



Mahalleli Hem Yazdı Hem de Oynadı… / GELİN


Koşuyolu Mahallesi’nin sakinleri arasından 30 kadın ve 4 erkek, kendi yazdıkları "Gelin" isimli tiyatro oyununu Halk Eğitim Merkezi'nde sergilediler.
Aralarında dedelerin, ninelerin bulunduğu ve çoğunluğunu ev kadınlarının oluşturduğu Koşuyolu Mahallesi’nin sakinleri belki de dünyada eşine benzerine rastlanmayacak bir çalışmaya imza attı. Kadıköy Mahalle Evi'nde buluşarak bir tiyatro gurubu kuran mahalle sakinleri 3 yıl önce başladıkları birlikteliğin zirvesini kendi yazdıkları "Gelin" isimli oyunla yaşadılar. 
Koşuyolu Mahallesi sakinleri arasında bulunan profesyonel tiyatro sanatçıları Binnur ve Tarık Şerbetçioğlu önderliğinde kurslara başlayan mahalleli, iki yıl içinde başka yazarların iki ayrı oyununu sergilediler. 2010 yılında kendi yazacakları oyunu sergilemek isteyen mahalle sakinleri  "Gelin" isimli 2 perdelik tiyatro oyunu için Ocak ayından itibaren çalışmalara başladılar. Her çarşamba Kadıköy Belediyesi'nin Koşuyolu'ndaki Mahalle Evi'nde toplanan mahalleli,  tam gün burada çalışarak hem oyununu yazdılar, hem de yazdıkları oyunun provasını yaparak hazırlandılar. 
Oyunun tüm hazırlıklarının tamamlanmasından sonra Koşuyolu Mahallesi'nde "Gelin" isimli tiyatro oyunu için ücretsiz davetiye dağıtan tiyatro gurubu, Halk Eğitim Merkezi'nde sergiledikleri tiyatro oyununun salonunu da hınca hınç doldurdular. 
Tiyatro gurubu artık Kadıköy Belediyesi katkılarıyla  Koşuyolu Mahalle Evi'nde oluşturulan mini sahnede önümüzdeki sezondan itibaren küçük oyunlar yazıp oynamayı hedefliyorlar.
Tiyatrodergisi.com 16.06.2010


________________________________________________________



''GELİN'' Tiyatro 34718'in Yeni Oyunu / GELİN

Kadıköy Belediyesi Koşuyolu Mahalle Evi Tiyatro 34718'in yazıp, oynayacağı "Gelin" isimli tiyatro oyununa Fenercell sponsor oldu. 
Ünlü Tiyatro sanatçıları Binnur Şerbetçioğlu ve Tarık Şerbetçioğlu'nun yönetiminde bugüne kadar 2 ayrı oyunu sergileyen ''Tiyatro 34718'' bu kez kendi yazdıkları "Gelin" isimli tiyatro oyununu sergilemeye hazırlanıyorlar. Çoğunluğunu Koşuyolu ve çevresinde oturan ve meslek üstü tiyatro yapan kişilerden oluşan Tiyatro 34718 topluluğu "Gelin" isimli oyunu 3 Haziran 2010'da Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde sergileyecek. 8 Haziran 2010'da ikinci gösterileri ise Barış Manço Kültür Merkezi'nde sahneye konulacaktır.
Sanatkedisi.com 30.05.2010

_______________________________________________________________



Fenercell "Gelin" isimli tiyatro oyununa sponsor oldu / GELİN

Kadıköy Belediyesi Koşuyolu Mahalle Evi sakinlerinin yazıp, oynayacağı"Gelin" isimli tiyatro oyununa Fenercell sponsor oldu. Ünlü Tiyatro sanatçıları Binnur ve Tarık Şerbetçioğlu'nun yönetiminde bugüne kadar 2 ayrı oyunu sergileyen mahalle sakinleri bu kez kendi yazdıkları "Gelin" isimli tiyatro oyununu sergilemeye hazırlanıyorlar. Çoğunluğunu Koşuyolu ve çevresinde oturan  ev kadınlarının oluşturduğu "Tiyatro 34718" isimli grubun "Gelin" isimli oyunu 3 Haziran'da Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde sergilenecek.   
Fenerbahce.org  28.05.2010

______________________________________________________________



Tiyatro 34718 - Cüneyt İngiz  / GELİN

Tiyatronun büyüsü, sadece profesyonel oyuncuların, profesyonel tiyatrolarda, profesyonel oyunlar sergilemesinde değil, başka meslek gruplarından insanların, zamanlarını değerlendirmek, kendilerini ifade etmek ve başarma duygusunu hissetmek için, amatör ruhla sahneye çıkmasıdır.
Çünkü oynayan, kendini ifade eden insan, hayata daha farklı bir gözle bakarken, suçtan ve yanlıştan uzak durur, varolma becerisini daha fazla göstererek, yanlış yollara sapmaz.
Bu duygularla yola çıkan İstanbul’un güzide mahallelerinden Koşuyolu halkı, Kadıköy Belediyesi’nin de destekleriyle, Mahalle Evi kapsamında tiyatro çalışmalarına başlamış, değişik meslek ve yaş gruplarından oluşturduğu ekibiyle uygulamalarını sahneye taşımış. Şehir Tiyatroları sanatçıları ve aynı zamanda mahalle sakini olan Tarık ve Binnur Şerbetçioğlu ise bu oluşuma profesyonel bir yönlendirmeyle, dostane bir destekle arkalarında durmuş. Bunu yaparken amatör ruhlarını da ortaya çıkarmayı ihmal etmemişler. 
Aslında birkaç yıldır devam eden çalışmalarını bu sene Kadıköy halk Eğitim Merkezi’nde sahneleyen Tiyatro 34718, senaryosunu kendi yazdıkları, kostümünü, dekorunu, kısacası sahneye taşımak için gereken bütün detaylarını kendi elleriyle hazırladıkları “Gelin” adlı oyunu seyircinin beğenisine sundular.
Oyunun konusu ülkemizin kanayan yaralarından, kadının gördüğü şiddet ve toplum içinde haklarının verilmemesi üzerine kurulu. İster anne olsun, ister çalışan eş, ister büyüme çağında bir genç kız, her durumda şiddete ve baskıya maruz kalan kadının çilesini, sıkıntılarını anlatan oyun, kah güldürerek, kah gözyaşıyla hüzünlendirerek anlatıyor.
Her mahallede olmasını arzuladığımız Mahalle evlerinin ne kadar başarılı olabileceklerinin bir göstergesi Tiyatro 34718. Üstelik sadece tiyatro değil, aynı zamanda diğer sanat dallarında, söyleşilerde, sempozyum ve toplantılarda, özellikle ev hanımlarının, çocukların can simidi oluyor adeta. Elbirliğiyle yapılan çalışmalar, hem mahalleliye moral kaynağı oluyor, hem de gittikçe kopan mahalle, apartman ilişkisini arttırıyor. 
Tiyatro 34718, sahnedeki oyundan ışığına, müziğinden kostümüne kadar bütün çalışmaları beraberce yapmış, birbirine sevgiyle yaklaşan, sorunları beraberce çözen, güzel bir mahalle dayanışmasıyla, sahneye güzel bir iş çıkartmış. Belki de iş saatlerinden artan zamanları bu çalışmaya ayırmış, dinlenme zamanından feragat etmiş insanların coşkuyla sahnede olması ayrıca güzel.
Gönülden yaptıkları çalışmalarını daha uzun süre sahneye taşımalarını arzu ettiğimiz Tiyatro 34718 grubunun, diğer mahaller evlerine örnek olmasını, diğer mahalle evlerinin de sosyal aktiviteleriyle toplumun içine kadar ulaşmasını diliyoruz.
Tiyatrodunyasi.com 

________________________________________________________



Tiyatro Koşuyolu 34718 İstanbul Huzurevi'nde Kadın Oyunları'nı Oynadı / KADIN OYUNLARI

17 Şubat 2010 Çarşamba günü, ellerinde tepsiler, tabaklarla Altunizade'deki Huzurevinin yolunu tutan Tiyatro 34718 oyuncuları, orada yaşayan yaşlılar için hazırladıkları, börek, çörek ve kekleri taşıyorlardı. Yaş ortalamasının 83 olduğu Huzurevi sakinlerinin çoğunluğu kadınmış. Oyuncular en üst kattaki geniş salona geldiklerinde salonun çoğu sandalyesi dolmuştu ve kenarlarda tekerlekli sandalye ile gelen yaşlılarla beraber merakla gösteriyi bekliyorlardı.
İlk oyun olan Beş Kadın’ın ilk oyuncusu sahneye girip ilk repliği ‘’ Nasıl görünüyorum acaba?’’yı söylediğinde seyircilerden birkaç tane cevap geldi:’’Çok güzel görünüyorsun, Maşallah! ‘’Beş Kadın, yirmi yıl sonra karşılaşan beş lise arkadaşının evlilikleri ve kocalarını anlatan bir oyun.  
Oyuncular çok beğenildiler, ancak bu gösteriyi her şeyden ilginç kılan başka bir olay daha vardı. Oyunda kocalardan ikisini oynayan arkadaşımız tam oyun öncesi ve Huzurevinin karşısında tatsız ve haksız bir saldırıya uğradığı için oyuna gelememişti. 
Ancak ‘’Ne olursa Olsun Oyun Devam Etmeli’’ anlayışında olan Tiyatro topluluğu, Sevgili Canel’i erkek kılığına soktu ve o da beş dakikada hazırlanıp hiç prova yapmadığı rolünü başarıyla oynadı. Göbeği ve bıyıkları çok güzel olmuştu. İkinci Oyun Kadın-Doğum adında, doktorlarını bekleyen altı kadın ve doktor sekreteri rolleri olan bir oyundu. Toplumuzdaki kadın tipleri böyle bir bekleme salonunda bir araya gelirse neler olabileceği canlandırıldı. Elbette günün kahramanı oyuncumuz, buradaki erkek çaycı rolünü de hakkıyla oynadı. Bu arada Ayşe’nin okuduğu iki şiir de çok mükemmeldi. Biri yaşadığımız Kadıköy’e, ötekisi sevgi-barış üzerineydi. Seyircilerin hepsi oyunu çok beğendi ve oyuncuların amatör olduklarına bir türlü inanamadılar. ‘’ Vallahi ben emekli bankacıyım, geçen sene tiyatroya başladım’’ ya da ‘’Ben evdeyim, iki çocuğum var, ben de geçen yıl başladım’’konuşmaları etrafta sıkça duyuluyordu. Sonra aşağıdaki salonda oyuncular öteki maharetlerini masalara çıkardılar. Öylesine çok çeşitli ve bol yiyecekler yapılmıştı ki tabaklar doldu, taştı. Ortam çok neşeliydi, Huzurevi yöneticileri ve sakinleri en kısa zamanda tekrar gelinerek diğer oyunların oynanmasını arzu ettiklerini defalarca söylediler.  
Tiyatro 34718 oyuncuları onları çok sevdi, onlar da tiyatrocuları! 
Tiyatro34718.com 17.02.2010

_______________________________________________________________


Koşuyolu Mahalle Evinden Tiyatroya Davet
/ DIŞ SES

Tiyatro sanatçıları Tarık ve Binnur Şerbetçioğlu çifti tarafından çalıştırılan Koşuyolu Mahalle Evi’nde tiyatroya merak sarmış amatörler, 16 Haziran Pazartesi günü saat 20.30’da sahne almaya hazırlanıyor. 
Gönüllü olarak amatör tiyatrocular yetiştiren Şerbetçioğlu, Koşuyolulu amatörlerle Zeynep Kaçar'ın “Dış Ses” adlı oyununu sahneye koyacak.
4 yıldır Koşuyolu'nda yaşayan Şerbetçioğlu Çifti, eski Halk Evlerini çağrıştıran Mahalle Evi’nin açılışının kendilerini heyecanlandırdığını ve bu toplumsal proje içinde yer almaları gerektiğini düşünerek sahiplendiklerini söylediler. Tarık Şerbetçioğlu tiyatro ile ilgili Sheakspere'in ‘Tiyatro hayatın aynasıdır’ sözündeki gibi eğer aynada kendimizi göreceksek, mahalleli o aynayı kendisine tutmalıdır" dedi.
Çift, yaklaşık 4 ay kadar önce 30 büyük, 30 küçük kursiyerle başladıkları gönüllü eğitmenliklerinde, güzel konuşma, hareket ve doğaçlama dersleri verdi . Mahalle Evi aktivitelerinin ses getirmesi amacıyla, toplumsal ve sosyal örgütlenmenin başlangıç noktası olarak gördükleri “Dış Ses” adlı tiyatro oyununu sahneleme karar verdiler.
Oyunun yazarı Zeynep Kaçar'ın da telif hakkı gözetmeden oynanmasına izin verdiği iki kişilik eseri, 20 büyük 10 küçük oyuncuyla oynamak üzere düzenlediler.
Tarık Şerbetçioğlu oyun hakkında şunları söyledi; “Dış Ses, herkes olabilir. Oyunda; ev kadını ve plaza kadını olarak iki yönden çalışan kadını ele aldık. Toplum baskısının yarattığı sorunlar irdeleniyor. Oyunun sloganını da ‘tepkisizleştiremediklerinizdeniz’ olarak saptadık”
Önümüzdeki dönemle ilgili projelerini de anlatan Şerbetçioğlu Çifti, öncelikle başladıkları kursu 1. ve 2. kur olarak devam ettireceklerini belirttiler. Mahalle Evi'nin aktif ve canlı olabilmesi için gece oyunları, dinletiler, resitaller, kültür etkinlikleri sohbet ve söyleşiler düzenlenmesini amaçladıklarını da anlattılar.
Ayrıca 2009 Haziran ayında yapacakları gösteriler için, Barış Manço Kültür Merkezi'nde yer ayırttırdıklarını, bunu gelenekselleştirmek istediklerini söylediler.
Şerbetçioğlu Çifti eski Koşuyolu Kalp Hastahanesi’nin halkın rahatça faydalanabileceği şekilde bir kültür ve sanat merkezi haline dönüştürülmesini istediklerini de sözlerine ekledi.
Kadıköy Belediyesi’nin de desteğiyle hazırlanan “Dış Ses” adlı oyun 16 Haziran Pazartesi günü saat 20.30 da Hüseyin Avni Sözen Anadolu Lisesi’nde sahnelenecek. Oyunu seyretmek isteyenler Kadıköy Belediyesi Koşuyolu Mahalle Evi’nden koltuk numarası alabilir.
Gazetekadikoy.com  13.06.2008